Son zamanlarda bilim dünyasında oldukça ses getiren yeni bir organımız var. İsmi Mikrobiyota olarak adlandırılan organ vücudumuzdaki mikroskobik canlılardan oluşuyor.
Amerika Ulusal Sağlık Örgütü tarafından yürütülen İnsan Mikrobiyom Projesi adındaki araştırmanın büyük ölçüde tamamlanması sonucu mikrobiyotanın organ olarak kabul edilmesi mümkün gibi görünüyor. Araştırma sonucunda mikrobiyotanın insan vücudunda yaklaşık 2 kg ağırlığa sahip olduğu belirlendi. Normal bir karaciğerin 1,5 kg olduğunu düşünürsek bu ağırlık oldukça önemli.
Mikrobiyota topluluğu çok küçük canlıları içerdiği için sayıları vücut hücrelerimizden yaklaşık 10 kat daha fazla. Vücudumuzda ağız, burun, deri ve ürogenital bölgeler gibi çeşitli bölgelerde bulunsa da genel olarak bağırsaklarda bulunuyor. Bu da mikrobiyotanın bağırsaklardaki koruyucu ve işlevsel canlılar olarak nitelendirilebileceğini gösteriyor.
Bağırsaktaki koruma işlemi en çok kolon kanserinde ön plana çıkıyor. Yüksek miktarda yağ ve et tüketimi sonucunda DNA yapılarında meydana gelen bozulmayı önleyerek kanser ve tümör oluşumunu engelliyor.
Sadece bağırsaklardaki etkisiyle sınırlı kalmayıp diyabet, ateroskleroz, obezite ve psikiyatrik hastalıklarda bile etkisini görebiliyoruz. Mikrobiyotası bozuk bireylerde bu hastalıkların görülme olasılığı daha fazla. Ayrıca bu hastalıklar da mikrobiyotayı bozabiliyor. Bu kısır döngü henüz tam anlaşılmış değil.
Mikrobiyota beyine, duygu durumuna ve depresyona da etki ediyor. Daha önceleri sadece beyinde üretildiği düşünülen Seratonin (mutluluk hormonu) hormonunun aslında büyük bir kısmı bağırsakta üretiliyor. Burdan da anlaşılacağı üzere mikrobiyotası sağlıklı olan bireylerin bağırsakları da sağlıklı olacağından seratonin üretimi de daha iyi olacaktır.
Mikrobiyotanın sağlığını korumak için neler yapabiliriz?
Mikrobiyotanın önemi bu denli fazlayken onun sağlığını da korumak bize düşüyor. Bunun için üç farklı besin türlerinden yeterli miktarda tüketmemiz gerekiyor. Bunlar sebzeler, meyveler ve sağlıklı karbonhidratlar (kurubaklagiller, bulgur, yulaf, tam tahıllı ürünler vb.). Bunların dışında başta yoğurt olmak üzere süt ürünleri tüketerek mikrobiyotanın sağlığını koruyabiliriz.